Ülkemize başka ülkelerden neler getirebiliriz?

Mahmoud Sedik
3 min readJan 13, 2024

--

Dünyada insanın, başarılı adımlarını ve faydalı düşüncelerini takip ederek bir örnek bulması önemlidir. Tabii ki, bu süreçte kendi dinine, düşüncelerine ve inançlarına uygun olanları seçmesi gereklidir. bu yaklaşım sadece bireyler için değil, aynı zamanda ülkeler için de geçerlidir. Ülkeleri yöneten liderlerin, gelişmiş ülkelerin başarılarına bakarak, kendi ülkelerinin kalkınması için faydalı fikirleri ve dersleri bu ülkelerden öğrenmeleri önemlidir.

Bugün inceleyeceğim film, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bazı durumları hicivli bir şekilde eleştiren bir film. “Where to Invade Next”, sadece bir eleştiri getirmekle kalmaz, aynı zamanda izleyicilere dünyanın çeşitli yerlerindeki başarılı sistemleri keşfetme fırsatı da sunar. Moore, okulları, iş yerlerini ve hapishaneleri ziyaret ediyor ve gerçek sistemleri keşfetmeye çalışıyor.

Filmin amacı, diğer ülkelerin sistemlerindeki güçlü yönleri inceleyerek Amerika’daki yaşam kalitesini nasıl iyileştirebilecekleri konusunda düşündürmektir. Film, eleştirel görüşleri mizahi ve hicivli bir şekilde sunarak dikkat çeker.

Yönetmen, bizi Almanya, Portekiz, Finlandiya, Tunus, İzlanda ve Norveç gibi çok çeşitli ülkelerde gezdiriyor, ancak beni etkileyen veya deneyimlerini ülkemizde uygulayabileceğimiz bazı ülkelerden bahsedeceğim.

Belgeselde özellikle biz gençlerin en çok dikkatini çeken konu ise Moore’un Finlandiya’ya gidip eğitim sistemleri hakkında bilgiler alması. Hepimizin bildiği üzere Finlandiya özellikle son yıllarda eğitim kalitesi bazında birinci sırayı kimseye kaptırmıyor. Bu başarısının sırrını Finlandiya Milli Eğitim Bakanı’yla konuşan Moore, kendi ülkesi için çeşitli tavsiyeler ve ipuçları alıyor. Öğrencilerin gelecekte ne olmak istediklerine göre öğrenmelerine izin verilir ve eğitim ve beceri kazanma süreci okul içinde gerçekleşir. Mısır’daki eğitimden bahsetmişken, çocuklar keyifli aile zamanı geçirme ve çocukluklarının tadını çıkarma yerine ev ödevleri ile çok vakıt harcıyor.
Okul zamanı geldiğinde ebeveynler çocukları için en iyi okulu ve bütçelerine uygun olanı seçmekte zorlanırlar. Bazı anaokulları ve okullar yıllık olarak çok yüksek bir ücret talep eder ve hatta bazı okullar, babalar, anneler ve öğrenciyle görüşme yaparak uygun olup olmadıklarına karar verir. Finlandiya’da, eğitim kalitesi bakımından benzer olan ve özel okulların olmadığı bir sistem bulunmaktadır. Zengin ve fakir aynı okula katılır. Ancak, bazı ülkelerde, Mısır gibi, eğitim bir iş haline gelmiştir ve öğrenim aşaması için sahip olduğun her şeyi ödemen gerekiyor, hatta devlet bu konuda yer alıyor ve büyük iç kaynaklar elde etmek için üniversiteler kuruyor ve özel üniversitelerle rekabet ediyor.

Fransa’ya gidirik, okullarda yemeklere önem verilmesi beni etkiledi.
Sağlıklı gıda bilinci okullarda çocukluktan başlıyor. Ayrıca farklı salatalar ve peynirlerden oluşan tam bir günlük menünün olması da hoşuma gitti. Mısır’da öğrencilere zor yenilen biskütlere verilirdi ve öğrenciler bunları öğretmenlere ve kantinlere satardı. Ancak bir süre sonra okullar bu biskütlere vermez hale geldi. Üniversitelerde öğrencilere yemek de yoktur. Yalnızca yurtta yaşayan öğrenciler için geçerlidir, tüm üniversite üyeleri için geçerli değildir.

Norveç’e giderek, ülkemizdeki hapishanelerin özellikle Mısır hapishaneleri ile karşılaştırıldığında büyük bir fark olduğunu görüyoruz. Mahkumlarla ilgili muamele iyidir ve mahkumlara hobilerini icra etme olanağı tanınır. Hapishane, onlar için bir rehabilite ve düzeltme yeridir. Diğer bazı ülkelerin aksine, suçlu hapishaneden daha suçlu çıkabilir ve hapishanelerde en kötü şeyleri öğrenebilirler, insanlık dışı muamele ve sağlıksız beslenme gibi konular hakkında konuşyorum.

İtalya’ya giderek, İtalya’daki iş dünyasının düzenine ve çalışanlarının ruhsal sağlığına verdiği öneme hayran kaldım. Moore, yerli bir çifti röportaj yapar; Mobilya fabrikasındaki işlerini seviyorlar, burada çalışanların yılda 30'dan fazla günü ücretli izinleri var. İtalya genelinde annelerin beş ay ücretli doğum izni bulunmaktadır. Bazı ülkelerle karşılaştırıldığında, bazı şirketler hiç izin vermezken, bazıları da şirket tarafından ödenen izinlere bile onay vermez. Ayrıca, İtalya’da işyerinde insan ilişkilerine verilen öneme dikkat çekici.

Sonuç olarak örnek alıp ülkelerimizde örnek alabileceğimiz noktaları özetleyebilirim:
italya’dan; çalışanları mutlu etmek üzerine kurulu çalışma saatlerini ve yıllık izin haklarını
fransa’dan; yemek yemeyi bir kültür haline getiren sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarını
finlandiya’dan; ev ödevlerini kaldıran, okul saatlerini kısaltan, öğrencileri her alanda hayata hazırlayan eğitim sistemini
slovenya’dan; herkese ücretsiz üniversite eğitim hakkını
norveç’den; suçluların topluma kazandırılmasını sağlayan ceza sistemini ve hapishanelerin fiziksel durumunu
izlanda’dan; kadınların toplumdaki gücünün tanınmasını ve onlara her alanda söz hakkı sunulmasını
tunus’dan; toplumun (özellikle kadınların) isteklerine göre şekillenen devlet politikasını
almanya’dan; geçmişi görmezden gelmeyerek kabullenme ve yüzleşme gücünü
Portekiz’in uyuşturucu konusundaki deneyiminden elbette bahsetmeyeceğim çünkü bunun ülkemizde yarardan çok zarar verebileceğine inanıyorum.

--

--